“En güzel günlerinizi sıkıcı şeyleri dinleyerek, kaybetmeye mahkûm olanı kurtarmaya çalışarak, kendinizi cahil, kaba, adi insanlara adayarak heba etmeyin. Bunlar çağımızın hastalıklı amaçları, yanlış idealleri. Hayatınızı yaşayın! İçinizdeki o muhteşem yaşama sevincini açığa çıkarın! Hep yeni heyecanlar arayın. Yepyeni bir hedonizm; işte çağımızın ihtiyaç duyduğu şey budur.”
-Lord Henry Wotton, Dorian Gray'in Portresi
Peki gerçekten ihtiyacımız bu mu?
Öncelikle yeni dönemi anlamak için biraz geçmişe gitmemiz gerekiyor.
İkinci dünya savaşından sonra insanlık birçok alanda buhranlar yaşadı. Varlığını sorgulamaya başlayan hayatın anlamsızlaştığını düşünen insan sayısı büyük oranda arttı. Kitlesel ölümlerin meydana geldiği ve yok olmanın basitleştiği bir ortamda bunları düşünmemek kesinlikle elde değildi. 68’e geldiğimizde gençlik büyük bir ayaklanmanın mimarı olmaya başladı. Yıllarca arka planda kalmış, hayatları yaşlıların iki dudağı arasında kalmış olan gençler kendilerini açıkça ifade etmeye başladılar. Hippilerden radikal sola kadar olan geniş bir spektrum birleşiyor ve dünyayı değiştirmek istiyordu. Peki biz sadece 50 yıl içerisinde nasıl bu kadar düşüncesiz ve umursamaz bir gençlik yaratmayı başardık?
İşte tam burada hedonizm kavramı ortaya çıkıyor. Nedir bu hedonizm? Hedonizm kısaca dünyadan zevk almayı amaçlar. Yaşamımız boyunca yaptığımız eylemlerin zevk almaya yönelik olmasını belirtir. Bu zevk sanatsal bir zevk de olabilir, güzel bir sohbetten alacağımız zevk de olabilir ve tabii ki cinsellik de olabilir. Baktığımız zaman en az çaba gerektiren hazzın cinsellik olduğu hepimiz için aşikardır. Pandemi sonrası tembelliğe alışmış, sosyal medyalar ve ekran süreleri yüzünden dikkat süresi 10 saniyelere kadar inmiş bir toplumdan sanırım başka bir şey beklenemezdi.
Sosyal medya algoritmalarının cinsel içerikleri öne çıkartması ve sosyal medyada zamanını geçiren insanların sürekli pornoya maruz kalması bu durumu perçinliyor ve günümüz toplumu hazdan başka bir şey düşünmemeye başlıyor. Bu da sonuç olarak topluma fikirsiz,bilgisiz ve libidosunu kontrol edemeyen bireyler sunuyor.
Umarım toplumumuz en kısa zamanda dünyanın tek taraflı olmadığını ve birçok farklı şekilde aynı hazza ulaşabileceğini anlar. Sanırım ekran sürelerimizi azaltmamız ve bazen geceleri tavanı izlememiz yönlendirilen kişiliğimize değil de olduğumuz kişiye bizi daha çok yaklaştıracaktır diye düşünüyorum.